Kanlı Ekmek ve Sumud
Soykırımda ne kadar kana bulanmış ekmek gördük degil mi? Ya bir yavrunun elinde sıkıca kavramış olduğu son lokması ya yastığının altına ekmegini sabah yerim diye koyan bir yavrunun ardından annesinin feryadı. kana bulanmış bu ekmekleri düşünerek biraz önce kahvaltı yaptım.
Eminim bu durumda olan niceleri vardır.
Bütün bir dünyaya bu zulmü seyrettiren ve yaşatan tüm erklere, kapital sahibi baronlara, gözünü yumanlara lanet okuyorum.
A pardon nefret söylemi oldu!
Minnoş minnoş konuşmak şiddetin her türlüsünü kınamak lazımdı değil mi?
unutmusum pardon!
peki öyle mi gerçekten haksızlığa uğrayan birini bu kadar istikrarlı ve artarak görmezden gelirsen, susarsan çözüm üretmezsen, üstelik tüm çözüm süreçlerini terörize edersen haksızlığa uğrayanlar ne diyecek?
"şiddete karşıyım" mı diyecek.
temel ihtiyaclarindan yasamindan yoksun kalmak bile olsa barış güvercinleri mi uçuracak.
gözünün önünde evini buldozerlerle yıkıp zeytin ağaçlarını kesip, evladını paramparça ettiğinde bile tarafları itidalli olmaya mı çağıracağız.
bir taş bir sapan alıp tankların önüne geçen çocuklara şiddetsizlik çağrısı yapan satılmış vicdanlar, iki yüzlü siyasiler ve ama diyen minnoş barışçıl insanlar.
artık kimse yemiyor numaralarınızı, iki yüzlülüğünüzü, sağ yanağımıza vurdukça sol yanağımızı döndüren lanet sistemlerinizi ve bunun adına insan hakları barış bilmem neler demenizi...
hala diplomasi deniliyor insanlar, insanlik degerleri paramparca edilmis hala diplomatik cozumler zart zurt masallar okunuyor.
bir kac vicdanli insan, gemilere bindi bir seyler için cabaliyor bir kac ülke onları donanma ile koruyacagiz diyor geldiğimiz nokta bu kadar ama hiç yoktan iyidir demek zorunda kalıyoruz çünkü lanet olası konfor alanlarımız, korkularımız, amalarımız durduruyor bizi.
günlerdir o filoya katılabilir miydim diyorum?
aslinda ömür boyu böyle bir imkanı icten ice kollamış sahici bir şeyler yapmak için beklemiş biri olduğumu sanıyordum ama işler öyle değil sabah namazına bile kalkamıyorum bazen.
dün bir an erkek olsam belki katılabilirdim dedim belki sadece bahane insanlık tarihinin en önemli anlarına evlerimizin konforunda dahil olmak canımı çok sıkıyor.
hic bir vakit bu kadar işe yaramaz hissetmemisimdir kendimi ve tüm vicdanlı insanların hiç bir dönemde bu kadar çaresiz hissettirildigini sanmıyorum.
itrail herkesin kimlik sahsiyet ve fikirlerinin ırzına geçmeye çalışıyor tüm dünyadaki insanlara bunu yapıyor.
israilin arkasinda kapitalin o gelir dagilimi konisinin en tepesindeki azınlık zengin erkin olduğunu biliyoruz ama nasıl bu kadar yıkımın sonunda hayatta kalabileceklerine inanıyorlar onu anlamak çok güç.
tek yapabildigi boykot olan ve ogrencilerine, evladına dili döndüğünce bu soykırımı anlatmaya çalışan be, sumud filosuna dahil olabilir miydim bunu düşünüyorum.
Sumuda katılıp özgürlüğe kanat açabilir miydim?
bence hepimiz bu soruyu sormalıyız kendimize. Nuh'un gemisine binebilmek gibi... ruhsal varoluşsal anlamda bu gemiye binmemizi /bu filoya katılmamızı (sadece bedensel değil düşünsel olarak da) engelleyen yavaşlatan tüm amalarımızı sahiplendiklerimizi, yüklerimizi imanla ilgili bariyerlerimizi gözden geçirmeliyiz.
bu muhasebeyi yapıp daha geç olmadan bu filoya dahil olmalıyız.
öyle ya uyanmak için daha ne kadar kan dökülmesi gerekiyor.
Yorumlar