Unutmak



Onu nasıl unutabilirim?"
Unutmayacaksın. Daha doğrusu, unutmaya çalışıp, bunun için çabalamayacaksın. Gerekirse, yüreğine taş basacaksın. Gecen gündüzüne karışacak, hayatın alt üst olacak belki. Gözünü kırpmadığın geceler olacak. Gündüzün bir anlamı kalmayacak. Gam ve keder yüreğini mesken tutacak.
Acının ta içinden geçeceksin. Bu hayata, "hayat" demeyeceksin. Yaşamayacaksın, ölüp ölüp dirileceksin. Ölümün içinden geçeceksin, ölmeden evvel. Öyle ki; acıdan müteşekkil olacaksın. Sen acının bizatihi kendisi olacaksın.
Aşka inanıyorsan eğer (ben şefkate inanıyorum), aşkın kederine de inanacaksın.
Aşkın sadece kaymağına talip olmayacaksın. Aşkın sonuçlarına da razı olacaksın.
Baksana, aşka gerçekten inanan şair Sezai Karakoç ne diyor, nasıl da yürekli diyor: "Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı/ Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum/ Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın/ Ben yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyorum/ Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum" Hiçbir sızlanma var mı bu dizelerde? "Onu nasıl unutabilirim, aşkın acısından nasıl kurtulabilirim?" diye en ufak bir serzeniş var mı?
En önemlisi, "Zavallıyım" sözünü yüreğine sokmayacaksın. Beni bıraktı ya da sevgime karşılık vermedi; "sevilmeye layık değilim ki" diyerek kendine ihanet etmeyeceksin. Göğsünde bir kurşun gibi taşıyacaksın aşkı; göğsüne çiçek gibi takıp, ne zaman kuruyacak diye beklemeyeceksin.
Kalbine karışmayacaksın. Âşık olurken kalbin sana bir şey sormadıysa, maşukundan soğurken de sana sormayacak inan. Kalbin kararını kendi verecek. Kalbini rahat bırakacaksın.
Ayrıca, onu çok seviyordun hani? İnsan sevdiğini unutmak ister mi? Sevdikleri ölen insanlar, en çok neden korkarlar biliyor musun? Onları unutmaktan. Hem de, unutmadıkça yürekleri daha bir kederle dolmasına rağmen. Hem çok sevdiğini söyleyip hem de onu nasıl unutabilirim diyorsan, bir sorun yok mu bu işte, diye düşüneceksin.
Hem, aşkını değil, kederini, kalbindeki sızısını unutmak istiyorsun belki de. Karşılık bekledin, bulamadın. Bulamamanın narsisistik incinmesini yaşıyorsun. Aşk eğer sırf sevmekse, neden sevilmekle meşgulsün? Olmuyor değil mi? Karşılıksız olmuyor. Aşk mukabele talep ediyor. O zaman, aşkı bir kere daha düşüneceksin.
O zaman çektiğin acıya "aşk acısı" demesen; "karşılık bulamamanın acısı" desen? Reddedilmenin acısı. Ayrılığın acısı. Zevalin acısı. Sevilmediğini düşünmenin acısı. "Bunu hak etmedim, güzel ve iyi bir insandım. İyi bir aşkı hak ediyordum" derken bile, aşka düşmekle yetinmiyorsun. Aşkına mukabele bulamamanın derdiyle meşgulsün.
Keşke düşünsen; hiçbir acı, hiçbir üzüntü, hiçbir keder, bir gün sona erecek hayattan daha uzun süreli değildir. Nasıl ki dünyada misafirsek; sevinçler de kederler de bizde öyle misafir. Nasıl ki dünya bizi ağırlıyorsa, biz de sevinç ve kederleri, üzüntüleri öyle ağırlayabiliriz.
Belki bu söylediğime kızacaksın; duygular nankördür. Bugün var olur. Gün gelir, zevale mahkûm hayat gibi zeval bulur. Bir sabaha kalkarsın. Kalbin sevgilisine küsmüştür. Tamam, bu her insanda olmayabilir. Ama inan çoğu insanda vuku bulur. Bir kere daha söylemek isterim ki; bu dünya hayatı ezelî ve ebedî değilse; duygular da ebedî değildir. Ebedî olan sadece O'dur.
"Bir daha başkasını sevemem" de bir yanılgıdır. Seversin. Sevebilirsin. Yeter ki kalbini rahat bırak. Ona karışıp durma. Onu kalbinden söküp çıkarmaya çalıştıkça, çiviye çekiçle bir kere daha vuruyorsun.
Belki de ölüm geçirecek aşk acını. Dünyadaki hayatının bitiş çizgisi, aşkını da bitirecek. Aşkının ipini ölüm çekecek. Şöyle ya da böyle, şu ya da bu; bir gün bitecek. Bir gün unutacaksın. Ve bir gün de unutulacaksın.
Ha, bir de; hani dua ediyordun, "hayırlısı olsun Rabbim" diye. "Hayırlısı değilse olmasın" diye geceleri kalkıp yalvarıyordun O'na. Bak, olmadı işte. Niye teslim olmuyorsun. Yaratıcın duanı kabul etti işte. Hayırlısı değilmiş ki, olmadı. Fuzuli şekilde neden O'nun işine karışıyorsun.
Kalbini rahat bırak...
Mustafa Ulusoy

Yorumlar

"...Kalbine karışmayacaksın. Âşık olurken kalbin sana bir şey sormadıysa, maşukundan soğurken de sana sormayacak inan. Kalbin kararını kendi verecek. Kalbini rahat bırakacaksın."

En çok bu kısmından etkilendim, ve dahi düşündüm..kalbimi rahat bırakmadığımı farkettim;) Allah razı olsun kardeşim yine harika bi paylaşım olmuş
Kübra Karakaya dedi ki…
Kalbimize karıştığımız öyle çok nokta varki dostum. İnsan, hayatının tamamen kendi elinde olduğunu ve her şeyi kendi eliyle yoluna koyabileceğini sandığı için her işine karışır.. Yazıyı okuyunca kalbime neredeyse hükmettiğimi, zorba kullandığımı düşündüğüm çok şey oldu. Rabbim kalbimizi rahat bırakmamızı nasib etsin..
Emine Yiğit Aras dedi ki…
kalbini rahat bırak...bu cümle imanın kıvamını da ortaya koyuyor sanki...teslimiyetin yamaçlarında geziniyor...ey teslimiyet senin adın islam' dır...teslim olup kalbi rıza makamında olanlara ne mutlu...
vesile dedi ki…
Hayatım Rabbani bir mektuptur..sözleri hücum ediyor satırlara Bediüzzaman Said Nursi dilinden..ve teslimiyet bütün müşkillerin yegane ilacı..teslim ol kurtul ey hak yolunun yolcusu..
Emine Yiğit Aras dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Emine Yiğit Aras dedi ki…
YOLDA OLAN TESLİM OLANDIR...TESLİM OLMADAN BU YOLA GİREN VAR MIDIR?

SANDUKA