RAMAZAN


   
     Günler, çok yorgundular. Takvim yaprakları tek tek dökülmüş, Ramazanı beklemeye durmuşlardı. Diğer aylara benzemezdi O. Başı rahmet, ortası bereket, sonu cehennemden kırtuluştu. Üstelik bütün kainat onu karşılamak için ayakta bekliyordu. Ve beklenen an: Hoşgeldin ey şehri Ramazan.

   Biz sizi bazı şeylerle imtihan ederiz diyordu Allah. İmtihanın adı bu defa açlıktı. Öyle uzundu ki gün. Sabahla öğle, ikindiyle akşam arasında vakit geçmek bilmiyordu. İftar sofrasına oturunca bütün açlık unutuluyor, geriye semaya açılan eller kalıyordu. 

   Gecenin en karanlık vaktinde duyulan davul sesi, haber veriyordu sahur vaktini. Uyku ile uyanıklık arasında yemeklere uzanan eller, sahurun bereketini yakalıyordu. Sahuru bitirip orucu başlatıyordu bir ezan sesi. Artık yemek içmek yoktu. Niyet ettim ramazan orucunu tutmaya diyen dillerin gıdası duaydı.

   Günler ne de çabuk geçiyordu. İlk günlerin mahmurluğu kalmamış, bedenler açlığa alışmıştı. Anneler en güzel sofrayı kurmak için çabalarken, babalar ellerinde pide ile evin kapısında görünüyordu. Pide kuyruğunda beklemek yormuştu babayı. Lakin bu tatlı yorgunluk hiç bitmesin istiyordu. Çocuklar tekne orucu ile ramazanı, açlığı, yoksulun halini öğreniyordu. Bütün aile iftar sofrasında toplanıyor, dilim dilim paylaşıyordu iftar sevincini. Sofranın başkösesine su, hurma ve pide oturuyordu. Yemekler her zamankinden biraz daha zengin, biraz daha tatlı. Sonra secdesinde nimetlerin şükrünü taşıyan akşam namazı. Çaylar içilir içilmez, ilk orucunu tutan torunlar ile belki de son orucunu eda eden dedeler el ele verip camiye, teravih namazını kılmaya gidiyordu.

     Ve ramazan ortasını buluyordu. İlkin hoşgeldin Ramazan diyenler şimdi güle güle diyordu. 
    Bayram hazırlıkları başlamalı, çarşıya pazara çıkılmalıdır. Çocuğunu sevindir diye bağıran esnaflar hatırlatırlar: Çocuklar sevindirilmelidir. Bayram için şeker kolonya alınmalıdır.

    Ramazanın son on günü artık. Kadir gecesi aranmalıdır. Gece günahların siyahını örterken, bakışlar göğe kaldırılır. Kirpiklerden bir damla yaş düşer. Bir tövbe sırrıyla kalpler öyle bir aydınlanır ki, kalplerin ışıltısı sabahın beyazına karışır.

   Ramazan ayı. On bir ayın sultanı. Otuz günlük takvimin yekparesi gibi,  Kuranı Kerimin indiği, bin geceden hayırlı bir geceyi, bir inci gibi saklar içinde. Hamd edilir, bu geceyi bir kere daha görmeyi nasip edene . Rablerinin izni ile yeryüzü semasına inen melekler, Kadir gecesini müjdeler.

    Kadir gecesi, nur yağıyordu yeryüzüne. Kuran iniyordu. Sayfalar sayfa oluyordu Kuranla. Rahmet Peygamberi Kuranı Cebraile her Ramazan ayında arz ediyordu. Şimdi Ramazanlarda okunan mukabeleler ile Peygamberin sünnetini ihya ediyor müslümanlar. Okunan Kuranları Peygamberden dinler gibi dinliyorlar.

  Artık sonu gelmiştir Ramazanın. Ramazanda yapılan son dualar da gözyaşlarıyla Allaha ısmarlanır. Ramazan ile gelen sevinç yerini hüzne bırakır. Sevgili bir dosttan ayrılmak gibidir ondan ayrılmak.

   Bayramdan önceki gün arifedir, veda günüdür. Ve buğulu bakışlar Ramazanı uğurlayıp bayramı misafir etmekle meşguldür. Bir adı da şeker bayramıdır bu bayramın. Nerde o çocukluğumuzun bayramları ile başlayan sohbetler, eski günlerin yadı ile sürer gider. Bayramın yüzünde hüzün: Nerde bayramların kıymetini bilen eski insanlar, diye sorar. Böyle insanlar var, yaşıyor bir yerlerde. Onlardan olmak duası ile...

Yorumlar

SANDUKA