"sende beni anlamıyorsun değil mi yazdıklarımı hiç bir şey hissetmeden okuyorsun değil mi ah bi ben olabilsen benim gibi sevebilsen"
Goethe, bu romanı yazdığında 25 yaşındaydı. “Bir kitap okudum, hayatım değişti.” sözü gibi, bir kitap yazmış ve hayatı
değişmiştir. Romanın piyasaya çıkmasının ardından hem pek çok intihar vakası
ile karşılaşılmış, hem de Almanya sokakları
bir “Werther salgınına” uğrayarak, ortalığı mavi ceket, sarı pantolon giyen
duygulu gençler istila etmiştir.
Werther
tanıştığı ilk anda aşık olur Lotte’ye, fakat duygularına hiçbir zaman istediği
gibi bir karşılık bulamaz. Çünkü Lotte nişanlıdır; verilmiş sözler,
yıkılamayacak ahlaki değerler vardır.
-Kainat etrafımdan
silindi ve yalnızca o kaldı.
-Biz
insanlar daima ilk izlere değer veririz.
Başlarda
sadece Lotte’nin yanında olmak bile yeterlidir, çünkü ona asla sahip
olamayacağını bilir, durumu kabullenmiştir. Hayalleri ve Lotte’nin
varlığı Werther’a yeter. Hatta bunlar bile onun için büyük mutluluktur.
Bu uğurda belki de en çok kıskandığı kişiyle bile arkadaş olur;
“Lotte’nin nişanlısı”.
-Benim için onun
yanında bulunmuş bir insanı görmek bile büyük mutluluk.
-Şüphesiz
o dağ olmasaydı yol daha kısa ve daha kolay olacaktı. Fakat bir kere olmuştur…
Onu aşmanın çarelerine bakmaktan başak seçenek yoktur.
Platonik
bir aşkın en ağır halini yaşar; baktığı her yerde onu görür, devamlı onu
düşünür, hatta bütün düşüncelerinde vardır, bütün hayallerinin baş kadın
oyuncusudur Lotte. Başlarda aşk acısına dayanabileceğini düşünür ki dayanır da.
-O kadar çok şeye
sahibim ki, fakat onu düşünmek her şeyimi alıp götürüyor. Öyle çok şeyim var
ki… Fakat onsuz bana her şey hiç oluyor!
-Yorgunum
doğru, fakat hala dayanacak kuvvetim var.
Zamanla
aşkı kangrene dönüşür. Werther gibi ince ruhlu bir âşık her geçen gün daha da
kötüleşir.
Ve
intiharı düşünmeye başlar…
Ölüme
yapılan sakin ve titiz hazırlık başlar…
Lotte ise Werther’in hep hayatında
olacağını düşünür; o iyi bir dost, iyi bir arkadaştır. Werther hep yanımda
olsun düşüncesiyle ona iyi bir eş seçmek ister fakat yapamaz, onun yanına
kimseyi kondurmaz. Çünkü Lotte kendine bile itiraf etmekten kaçınsa da, o da seviyordur fakat nişanlıdır ve geri dönemez.
Lotte’yi
bırakıp ölümü tercih eder mi? Ya da Lotte aşkı ilk alevlenmeye başladığında
intiharla ilgili düşünceleri değişmiş miydi? Ne pahasına olursa olsun Lotte’nin
yanında kalmaya değmez miydi ?
-Ölmek hayatın bin
bir sıkıntısına göğüs germekten daha kolaydır. Öyleyse canına kıymak
babayiğitlik değil bilakis tembellik ve korkaklıktır.
Goethe’nin
zamanın Almanya’sında büyük etkiler yaratan, çok satanlar listesine giren “Genç
Werther’in Acıları” , okuduğum en güzel klasiklerden biriydi. Altını
çizdiklerimden bazılarını sizinle paylaştım. Bu imkansız aşka dair birçok
betimleme sizi kitapta bekliyor. Okunulası bir kitap.
-Ah Lotte! Bana seni
hatırlatmayan hiçbir şey yok ki.
Yorumlar