HOŞ GELDİN!
Hoş geldin
Gözüm yollarda kalmamıştı yalnız yüreğimi hiçbir mekâna
sokamadım
La mekân seni bekledi…
İstanbul beklemedi hiçbir yokuş bitişinde kimseyi böyle…
Benim bütün yollarımın ancak seninle denize çıktığını unutmuş
olmalısın ki
Mektuplarında hep deniz kokusu istemişsin…
Geldiğinde gönderdiğin mektupları deniz kenarında ağlaya
ağlaya sana okuyacağım…
Yazıp da yollamadıklarımı vereceğim,
Sonra tütsüleri sevdiğini unutmadığımı söyleyip
Senin uyandığın tüm sabahlara kokusunu salacağım tütsülerin…
Çok özledim seni;
Senin İstanbul’u özlediğin gibi…
Yorumlar
(c. III, 4391-4405, 4409-4420)
Gerçekten de, gönülden gönüle pencere vardır. İki insan birbirine gönülden bağlanınca, artık onlar, birbirinden ayrı değillerdir. Bedenleri birbirinden uzak düşse de gönülleri berâberdir.
İki kandilin kapları birbirinden ayrıdır. Bitişik değillerdir. Fakat nûrları birbirine karışmıştır, birleşmiştir.
Hiç bir âşık yoktur ki, sevgilisi onu aramadıkça, o sevgilisi ile buluşmayı dilesin.
Fakat aşk, âşıkların bedenlerini zayıflatır, eritir, sevgilileri ise daha da güzelleştirir, geliştirir.''