"Bir film yapmaya çalıştım, hepsi bu..!"


-Bir sabah uyandınız..Ve birileri diyor ki size; "Sabah kahvaltısında zeytin yemek yasak!" ne olurdu..?
-Sabah kahvaltısında zeytin yemeyiz..
-Yanlış! Her yasak kendi isyancısını yaratır..Zeytin severler bir örgüt kurarlardı..Üzerinde zeytin dalı amblemi olan bir bayrakları olurdu..Zeytinlere özgürlük diye bir marşları olurdu belki..Şimdi soruyorum size; Zeytin severler ayaklanıp dağa çıksa, dağa çıkan mı suçlu; yoksa  zeytini yasaklayan mı?!


Sinan Çetin'den yasakçı zihniyete apaçık bir manifestodur 2011 yapımı "Kağıt" filmi..70'li yıllar Türkiye'si..Bürokrasinin hayatları karartmaya başladığı yıllar yani..ailesinin tüm baskı ve beklentilerine meydan okuyup hayallerini gerçekleştirmeye çalışan genç ve yetenekli bir rejisörün, "devleti yıkmayı planladığı" filmini çekmek için devletten izin(!) alması üzerine kurgulanan film, yer yer bir gerilim tadı vermekte..karakterler tam da olması gerektiği gibi..

Ben kağıdım, ben polisim, ben orduyum, ben devletim..sen kağıda hesap soramazsın, o kağıt senin filminden de senden de kıymetli! Yeri geliyorsa arkadaşına da, aşığına da, ailene de kağıt ceza verir..ben gücümü kağıttan alıyorum, tabiki kağıt senin hayatından değerli, sen kendini ne sanıyorsun! diyebilen, üstelik bu sözleri ölmek üzereyken sarfedebilen bir devlet memuru..yasakların taş kestiği insanlar..basık ve tozlu evraklarla dolu odalarda, ruhsuz insanların keyfi olarak aksattığı işler..ve özgürlüklerin şahsi çıkarlar uğruna bu insanların tekeline verilmesi..70'li yıllarda bir devlet dairesi!

"Kadın oyuncunuz kim? Kadın oyuncu olmadı mı film olmaz! Asu Balkan gibi bir starı alın, o zaman gelin parayı size vereyim kardeşim!" işte dönemin sanat anlayışını özetleyen bıçak gibi keskin bir replik..kadın figürünün sanat içerisindeki konumunda değişen pek bir şey olmaması sinema tarihimizin gururla(!) taşıdığı karalardan bir tanesi..

filmin kapanış sahnesi filmden daha fazla dram içerikli aslında..yasakların beynelmilel oluşu..!tarihin kanlı sayfaları bir bir seriliyor gözlerimin önüne.. aynı olan tek şey var; salak bir imza, saçmasapan bir mühür, anlamsız bir kağıt parçasının yok ettiği hayatlar, değiştirdiği kaderler..eksik olan şeyi ise sevgili Sinan Çetin iz düşmüş; bir annenin gözünden damlayan yaşlar..hepsi bu..!




Yorumlar

Emine Yiğit Aras dedi ki…
film o kadar güzel ve öz olmuş ki...bir öz eleştiri...devletin korkusu olur mu ? devlet sorgulanmaz mı ya da en önemlisi devlet nedir? sonra özgürlük nedir? sınırları var mıdır? kanunlar niye vardır? soru soru soru...film baştan sona zihinlere soru üretiyor...devrim neydi ki onunla ilgili çekilen bir film koskoca devleti yıkacaktı? işin ilginç tarafı bu sorular üretilirken öyle büyük ustalıkla cevaplar filme yerleştirilmiş ki...bugün sol cenahın kalesi hükmünde olan büyük güç sinema, televizyon insana kimlikler oluşturuyor vazgeçilmez kalıplar, ahlaksızlık temelli anlayışlar vs vs...sinema(sanat) milli değer ve ahlaki yapıya bütün bütün zıtsa bireylerin ruh dünyasını yaralıyorsa kimi sanat söylemlerine belki devlet değil ama kamu olarak reddiyeler yazmak bireyin tam anlamıyla özgürlüğünün göstergesidir. devlet alettir demokrasi alettir vatandaş ise amaç...film de de denildiği gibi nasıl kutsal ütü olamazsa kutsal devlette olamaz...

SANDUKA